31 Mart 2012 Cumartesi

La Pompa

                                              

                2009 yılında ilk kez termodinamik dersi aldığımda, derse ilk girdiğim gün sadece zorluktan ibaret bir dal olduğunu anlamıştım. Birkaç derse girdikten sonra geçemeyeceğime kanaat getirdim ve o dönem Termodinamik I dersine nadiren arkadaş ricasıyla ya da muhabbet olsun diye bikaç sefer girdim. Ardından gelen dönemde Termodinamik II dersi aldım. 1. versiyonunu vermeden 2. yi vermenin pek mümkün olmadığını düşünüp quiz, vize, final, bütünleme vs. gibi hiçbir sınama faaliyetine katılmadım. Bunu kovalayan dönemde Termodinamik dersini yine aldım veremedim vs. vs... Neticede 2010 bahar döneminde bir yerden başlamak gerektiğini düşünüp Termodinamik II dersi için kolları sıvadım. Otto, diesel, brighton, rankine çevrimleri diye giden konu dağarcığında ısı pompası ve soğutma makinesi ünite başlığı altında bir mevzuyla karşılaştım. Konunun özü budur yukarıyı okuyanlar boşuna okumuş sayılabilir.
               Konunun bende bıraktığı etki elektrikli ısıtıcılar, sobalar ya da klasik kazan sistemlerindeki hatta ve hatta (bazı kombiler hariç) kombilerdeki akıl almaz mantık hataları oldu. Derinden bilmem üstadlar bilir ki zaten derini herkesi açmaz. Herkesi ilgilendiren konu yıllardır (klimalar insan hayatına girmeden evvelki yıllar) nasıl bir enerji sarfiyatı yapıldığı gerçeğidir. Sistem baside indirgendiğinde bilmemiz gereken 4 farklı ekipman,2 farklı akışkan ve 2 ayrı ortam kullanmamız gerektiği gerçeği, elektrikli ısıtıcılar kadar basit olmuyor ama çok da karmaşık değil.
                Sistemi açıklarsak; özünde elde edilen tasarruf dış ortamda bulunan kondenser (yoğuşturucu) veya evaporatörden (buharlaştırıcı) kaynaklanıyor. Dış ortamın doğal olarak ısıtmak istediğimiz ortamdan soğuk olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu durumda soğutucu akışkan adı verdiğimiz kolay soğuyan ve kolay ısınan doğaüstü gazlar devreye giriyor. Onları ısı paketleri taşıyan nakliye aracı gibi düşünsek yanlış olmaz. Çevrime gelirsek; soğutucu akışkan dediğimiz "dalganın" basınç ayarını yapmamız için gerekli ekipmanlardan kısılma vanasında akışkanın basıncını düşürüp dış ortamda bulunan evaporatöre gönderiyoruz. Soğutucu akışkan dediğimiz madde dış ortamdan kendi bünyesine bir miktar ısı enerjisi depo ediyor. Çevrime devam edip kompresör kısmında soğutucu akışkanı sıkıştırıyoruz ve ısıtmak istediğimiz ortamda bulunan kondenser aracılığıyla dışarıdan çektiğimiz ısıyı istediğimiz ortama veriyoruz. Bu şekilde ortamı ısıtabiliyoruz. Akabinde soğutucu akışkan tekrar kısılma vanasına gidiyor ve ısı pompası çevrimi bu şekilde sürüyor.
                   Gelelim olayımızın ekonomik boyutuna; illa ki sıkıştırma işleminde bir iş yapılıyor ve bunun için enerji kullanılıyor bu da maliyet demek. Bahsettiğim ekipmanlar ve soğutucu akışkanlar süper ucuz materyaller değil ama genel bi bakış attığın zaman elektrikli ısıtıcılardan, sobalardan vs. düz mantıkta çalışan elektriği yada kimyasalı ısıya dönüştüren sistemlerden çok daha karlı olduğu açık şekilde görülüyor.  Burda akla gelen soru neden bu çevrim bulunduktan  milyonlarca yıl sonra biz bunu kullanmaya başladık. Carnot denen adam 1824 yılında bu böyledir demiş açık açık, hangi kafadayız, ne içtik de bu hale geldik çözmek mümkün değil. Bi zaman sonra o beyin kullanılmaz hale geliyor. Vakit varken beynimizi kullanalım, kullanmaya teşvik edelim lazım çünkü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder